Adım İbo
Nihat
Behram’dan;
Oğlu
yaralı yattığı günlerde, yüzünü göstermedikleri koridorlarda, şimdi onu görmeyi
bekliyordu.
Bir
süre sonra İbo'yu buzdolabından çıkardılar. Ali Kaypakkaya'ya "işte oğlun
hazır" dediler. Kafadan kesikti. Karnı, kolları, bacakları ve kaba etleri
yarılmıştı. Parça parça edilmişti İbo. Gövdesi delik deşikti.
"Otopsi" diye mırıldandı onu buzdolabından çıkaran adam. "Peki
ya bu delikler ne?" diye söyledi Ali Kaypakkaya. Ses etmediler.
Oğlunun
karşısında sanki kanı kurumuştu Ali Kaypakkaya'nın, karşısında o yiğit, o dal
gibi oğlu yerine, kesilmiş, delik deşik edilmiş insan parçaları duruyordu.
Boğazı ve gırtlağı tamamen çürümüş ve simsiyahtı. Sanki çembere alınmış da
sıkılmış gibiydi. Daha sonra da kesilip parçalanmıştı boğazı. Omuzlarında,
göğsünde sürüyle delik vardı.
Görüntüler
karşısında İbo'yu tabutuna yerleştiren hamal ağlamaya başlamıştı. Ali
Kaypakkaya ona parasını vermek istemiş, adam almamıştı. "Bu bizim insanlık
görevimiz" demişti. Nöbetçi erler ve hastabakıcılar Ali Kaypakkaya'yı yatıştırmaya
çalışıyorlardı.
Gelirken
İbo'ya vermek için yanına aldığı 1200 liradan 550 lira kalmıştı.
Gidip
bir taksiyle pazarlık yaptı. Taksici parayı peşin istedi. Sonra Ali
Kaypakkaya'ya "Uçağa götür" dediler. Arkasından hep birileri
geliyordu.
Uçakta
240 lira tabut taşıma parası aldılar. Cebinde kalan diğer parayı bilete verdi.
Çıkışmayan kısmı için "Arkasından gelenlerin" araya girmesiyle
"sonra alırız" dediler.
Oradan
Ali Kaypakkaya'yı havaalanına getirip polise teslim ettiler.
Havaalanında
uçuş bekleme salonuna alınırken arama kabininde Ali Kaypakkaya'yı arayan
polisler, onun ceplerinden oğluna getirdiği ve İbo'nun savunması için
babasından istediği bildirileri buldular. Evirip çevirip bakıyorlar ve söyleniyorlardı.
Ali Kaypakkaya "Onları oğlum istemişti, savunması için gerekiyormuş, ona
getirmiştim" diye açıkladıysa da, polisler "Yok efendim yok, bunlar
suçtur, yasaktır, madem oğlun öldü, yorgan gitti kavga bitti deyip bunları yırtacaktın,
seni suçlu olarak alıkoymamız gerekiyor..." diye bağırdılar.
Ali
Kaypakkaya bu davranış karşısında polislere "Oğlum ölmüş, bildiriyi nasıl
düşüneyim, sabah beri bir dilim ekmek bir yudum su canıma girmemiş"
diyerek kendisini bırakmalarını söylemiş, oradaki bir kadın polisin araya
girmesiyle Ali Kaypakkaya'yı bırakmışlardı.
Yorumlar
Yorum Gönder