Kayıtlar

Ekim, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Frida Kahlo

Resim
Ölümünden sonra popüler kültür ikonuna dönüştürülen aşkın ve devrimin kadını, Meksikalı ressam Frida’nın acılarla örülmüş yaşamı bitmeyen bir direncin, yenilmeyen bir iradenin öyküsüdür. Frida doğum gününü yıldızlara, kurnazlıklara, kurbanlara ve törenlere bağlayanların soyundan geldiğini söyler. Doğum gününü değiştirdiğini, hangi gün olduğunu söylerken adeta coşkun akan bir nehir gibi haykırır: “Ben bir devrimle doğdum. Duyduk duymadık deme­yin. Gün ışığını görünceye dek isyanın coşkusuyla dolup böyle bir ateşin ortasında doğdum ben. Gün kavurucuydu ve o gün tüm yaşamım boyunca beni sarıp sarmaladı. Çocukken bir kıvılcım gibi çıtırdadım. Büyüyünce tepeden tırnağa alev kesildim. Ben bir devrimin kızıyım, buna hiç şüphe yok, bir de atalarımın taptığı ihtiyar ateş tanrısının. […] 1910’da doğdum. Mevsim yazdı. Kısa zaman sonra büyük isyancı Emiliano Zapata, Güney’i ayaklandıracaktı. Evet, ben bu şansa sahip oldum işte: Benim tarihim 1910’dur.” [Sayfa 26] “İlk aşk kedi gibi sessizce yanaşt

ALBERT EINSTEIN

Resim
  Einstein’ın inançları tam da bilimsel kişiliğinde olduğu gibi kendine özgüdür, değişik zamanlarda bu algısı farklılıklar gösterse de bu minvalde seyir izler. Bilimsel bilgi ve din bağlamında insan düşüncesine dair değerlendirmeler yaparken şöyle der: “Derin bir bilimsel kavrayışa sahip kişiler arasında, kendine özgü bir dini duyguya sahip olmayan neredeyse yok gibidir. Fakat bu, sıradan insanın dininden farklıdır. Sıradan insan için Tanrı, ödüllerinden yararlanılan ve cezasından korkulan bir varlıktır, bir çocuğun babasına karşı hissettiklerinin ulvileştirilmiş haline benzer.” Bu yanıyla Einstein, sıradan insan algısının korkudan dolayı saygı barındırdığını, onun Tanrı ile ilişkisinin bir dereceye kadar kişisel bir ilişki olduğunu söyler. Öte yandan sıradan insanı böyle tanımlasa da bilim insanını farklı değerlendirir, onun algısını bambaşka bir yere koyar, bunu söylerken bilim felsefesini ilke edinmiş bilim insanı profilinin algı dünyasına seslenir. Buna göre bilim insanı, evren

Sabahattin Ali

Resim
Cumhuriyet dönemi öykücülüğümüzün ana damarlarından biri olan, toplumcu gerçekçi çizgideki öyküleriyle kendisinden sonra gelen kuşakları da derinden etkileyen Sabahattin Ali, ‘Edebiyat, insanları daha iyiye, daha güzele yükseltme arzusu uyandırmalı,’ der. Roman, şiir, eleştiri, fıkra, oyun gibi türlerde de eserler vermesine rağmen öykücülüğü daha öne çıkmış, ilk önce şiirleri yayımlanmış olsa da 1935 yılından ölümüne kadar bir daha şiir yazmamıştır. Sabahattin Ali’nin hayatından kesitler sunulan bu kitapta aynı zamanda dönemin belli başlı olayları da gazete ve dergilerden derlenen bilgiler ışığında verilmeye çalışılmıştır. Bu kapsamda başta Tan matbaası baskını olmak üzere tek parti diktatörlüğünün çökmeye başladığı zamanlardaki saldırılarının hazırlık aşamaları ve sonrasında gazetelerde yazılanlardan yola çıkarak dönemin ruhu da gözler önüne serilmeye çalışılmıştır. Yeni Dünya, Tan gibi gazeteler balyozlarla tahrip edildikten, bir daha belini doğrultamaz hale getirildikten sonra a