Kayıtlar

Eylül, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Adım Deniz ile Solgun Yüz, Emeğin Sanatı

Resim
Yazarın bir amacı vardır. Yazdığı yazıyı kitaplaştırmak, yayınlatmak ve okuyucusuyla buluşturmak. Emeğinin karşılığını almak. Türkiye coğrafyasında yazarların fırsat eşitliğinin olduğunu söylemek hayal ürününden başka bir şey olamaz. Ali Fuat Karaöz arka arkaya çıkardığı kitaplarına bir yenisini daha ekledi. Adım Deniz adlı kitabını ilk okuyanlar arasında olduğum için inceleme fırsatım oldu. Metinlerde yaşanmışlıkları, geçmiş döneme ait fotoğraflarla ele alması, okuyucuyu sıkmayacağı gibi o dönemi yaşayanların anılarını da canlandıracak türden. O dönemi bilmeyen gençlerimiz de geçmişe doğru yolculuğa çıktığında; öğrenci hareketlerinde, halk içinde önderlik eden devrimcilerin nasıl bir bedel ödediklerini okuyarak, hayalinde canlandırarak, yorumlayarak, tartışarak kendilerine bir yol çizeceklerine inanıyorum. Adım Deniz, Deniz Gezmiş ve yol arkadaşlarını ele alan bir çalışmanın ürünüdür. Zor koşullar altında devrimci mücadelenin verilmesi, 12 Mart 1971 Askeri Faşist D

Tüm Emekli-Sen Selçuk Şubesi

Resim
17 Mayıs 2016 tarihinde Balçova Tüm Emekli-Sen ile Selçuk'ta...

Kimler Geldi

Resim
"Ben hatıralarıma dönerken hem mutlu oluyor, hem de kendimi yeniliyorum," diyen Hürol abimin hüznüyle... Merhaba Sevgili Dostlar, Ben hatıralarıma dönerken hem mutlu oluyor, hem de kendimi yeniliyorum, umarım aynı duyguları sizde yaşarsınız. Bir hatıranızla yüzleşirken o günlerin heyecanını yaşamak, o güne gitmek, bugüne gelinceye kadar aşamaları gözden geçirmenize fırsat tanıyarak size yeni ufuklar açmak istedim. Bu çalışmamda bana yardımcı olan, özellikle katkılarından dolayı Oğuz Baran, Emin Karaçuha, Şefik Güngör, Cebrail Özler, Ali Talak, Zeki Karaoğlu, Rahmi Taştan, Celalettin Üzümcü, İhsan Aygün, Necati Yılanlıkaya dostlarıma, ayrıca adını burada anamadığım tüm dostlarıma teşekkürü bir borç biliyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Kitabın en son kısmında içindekiler bölümünü bulabilirsiniz. Bu kısımda bilgileri verilen isimlerinin yanında sayfa numarası verilmiştir. Toplu resimler bu kısma alınmamıştır. Hürol OKUTAN

KUAKMER Söyleşi - 12 Eylül / 12 Mart Romanları

Resim

Neydi Birlikte Yaşadıkları

Resim
Türkiye'nin sancılı süreci ve bu sürecin beraberinde getirdiği bireyselleşmenin öne çıktığı 12 Eylül 1980 sonrası dönemde ekonomik zorluklara insanların öznel bakış açılarının aralarında konuşarak kendilerince çözüm üretilmesi için birlikte yaşanmışlıkları konu edinmiş bir güzel çalışma. Bu bağlamda konu gündelik yaşam politikaları açısından önemli bir yönelim ve anlatım. Acı, emekçilerin yaşamında hep vardı. Bin yıl insanın elinde, insana beddua olmuştu. Bin acı da, bir acı da birdi. Seksen sürecinde yaşananlar toplumsal çelişkiler içerisindeki bu acılardı. Süreci yaşayanlar, insanlığıyla yürüyerek gelmişlerdi. Bir grup genç insanın suyu, bereketli toprağı sevmeleri, parlayan ayı ve ekmeği insanca elde etme uğraşları. Onlar aralarında hem maddi hem manevi yükleri, iyi arkadaşlık ilişkileriyle karşılıklı paylaşarak çözmüşlerdi. Bin çiçeğe konarak bir gram bal getirmekti sevdaları. Özveriye dayanarak insanların problemleriyle uğraşmaktan korkmayan genç insan yaşamları..

Tahtakurusu

Resim
    Çatısı kiremitli, ince, uzun, eski bir bina; tek katlı yatakhane. Güneş, ağaçların ardından aşağıya doğru iniyor. Yol boyunca, ileride, ulaştırma bölük binasının önündeki aracın yanında birkaç asker sakince yürüyor. Kantin yolunda bir kamyon duruyor. Karşıda ağaçların arasına rast gele yerleştirilmiş masalarda kimsecikler yok, in cin top atıyor, etraf sararmış yapraklarla dolu. Geride kalan subay lojmanlarının girişinde ağaçların altında bir asker nöbet tutuyor, kulübenin hemen yanında. Yatakhane kapısına geldiğimizde duvarın dibinde ayakta duruyordu. İçeri adım atmıştık ki süpürgenin sapını duvara dayadı, toparlanıp başıyla selam verdi. İki adım önümde yürüyen doktora tebessüm etti. “Komutanım!” dedi sevecenlikle. Doktor yavaşça başını çevirdi, o ürkekçe devam etti. “Oda kiralarını topluyorum da…” Doktor gözlerini kısıp tepeden tırnağa onu süzdükten sonra göz kırptı. “Vermiyorum,” dedi, “buraya zehir sıkılmadığı müddetçe de vermeyeceğim!” “Komutanım,” diye yinel

Son Gün

Resim
39 yıl önce 39 yaşında öldürülen Adana TİP İl Başkanı, Avukat, Şair Ceyhun Can ağabeyin anısına... Kurşun düşüyor beynime şimdi İri bir çiçek açıyor başımda kanım Kör bir kurşun işliyor kanımı şimdi Ceyhun Can   Kapıdan başımı uzattığım zaman onları gördüm, içim sevinçle doldu. Masanın önünde oturan Halit elindeki dergiyi karıştırıyordu, başını önüne eğmiş, kulak kesilmiş bir halde. O masanın öbür yanındaydı, boynunu öne doğru uzatmıştı, bir şeyler anlatıyordu. Karşı pencereden giren tatlı esinti tülü havalandırıyor, egzoz homurtularını, sokağın gürültüsünü içeri dolduruyordu öğlenin bu saatinde. Adımlarımı atarken başımı salladım. “Merhabalar!” Hafifçe başını kaldırdı. “Merhaba!” Gözlerini kıstı, dudaklarında bir tebessüm oluştu. Saygıyla tekrar başımı salladım.  Halit ayağa kalktı, elini uzattı, gülüyordu. “Merhaba!” dedi, “kaçak gelmiş, neredesin?” Hiç konuşmadım, sadece güldüm. Birkaç adım attığım zaman masanın önündeki koltuğa ulaştım. Halit e

Bir Zamanlar Affan

Resim
“Sabahın ilk ışıkları denize vururken dağlara doğru uzanan yolda bembeyaz bir Impala hızla virajları alıyordu. Açık mavi deri koltuklarıyla gıcır gıcırdı. Arka kısımda duvaklı bir siluet, yanında zar zor fark edilen bir oğlanın gölgesi kah beliriyor kah kayboluyordu. Çekingen hareketlerle pencere kolunu çevirdi. Benzin kokusundan midesi bulanıyor, başı dönüyordu. Ailesinden birden ayrılmak... Etini kemiğini bir yabancıya emanet etmek... Vardı bir bildikleri...” (Sinede Sıkıntı adlı öyküden) Cemile Cereb, kadim zamanların sıcak şehrinden, geçmiş zamanlardan süzülüp gelen sokakları, eski evleri, renkli, farklı dilden insanlarıyla zamanın dışında yaralı bir halde ayakta duran Antakya şehrinden bir tutam öyküler sunuyor, çocuk gelinleri, cendereye sıkışmış kadınları, İlyahu beyi, Azzur’u, Emire ile Amira’yı, şehrini terk etmek zorunda kalan gözü yaşlı insanların buruk vedasını… Dizgi, düzeltinin yanı sıra öyküler daha güzel nasıl olabilir diye birlikte de çalışmıştık, ne mutl

Sakız Ağacı

Resim
  (Bu öykü bu sayıda yayınlanmıştır.) Homurtularla ilerliyordu, sanki bir canavar gibiydi. Önüne geleni eziyor, kökünden söküp atıyordu. Paletlerin şakırtıları bile yeterliydi. Her parçası değdiğinde büyük bir kinle toprağı eziyor, parçalıyordu taşları. Bazen duruyor, işte o anda kolu inip kalkıyor, ileri geri dairesel hareketler yaptıktan sonra hışımla toprağa iniyordu. O haliyle sanki her şeye hükmeden benim diyordu suratsız kullanıcısı. Ne kadar da kendinden emindi. Oysa kara kuru bir adamdı, orta yaşlı, bir deri bir kemik, çelimsiz biriydi. Sinirli, bir an önce işini bitirmek isteyen, sabırsız haliyle çılgın bir yok edici gibi rastgele saldırıyordu etrafa. Elinin ve ayağının altındaki kolları kullanışı ne kadar da seriydi, koskoca makineyi kibrit kutusu gibi evirip çeviriyor, sanki bir çocuk oyunu oynuyordu onunla. Önüne gelen taşları, o devasa kazıcının kepçesi ile kah süpürüyor kah içine doldurup kolun uzanabildiği en uzak noktaya boşaltıyordu. Durdu bir an. Doğruldu, b