Kayıtlar

Ocak, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Minare bıçak bıçak

Resim
(Bu öykü bu sayıda yayınlanmıştır.)   Günün hükmü tükenmiş, karanlık hoyratça oturmuştu başköşeye. Tırpanla biçilen başaklar gibi devriliyordu umut ve hayat. Ne olmuş, nasıl olmuştu da akmışlardı öyle derin, öyle güçlü. Ne zamandır yağmur yağıyordu usul usul. Sert rüzgârlar esmiyordu henüz. Sisler dağılmıştı, göz gözü görüyordu loş sokaklarda. Soğuktu hava. Siluetler yürüyordu ötelerde. Semtin arka sokaklarında kuytulara sinmişti insancıklar. Aç, hasta, umutsuz ve kahır dolu yüzlerini göstermiyorlardı yurdundan sürgün çocuklar. Tekinsizdi sokaklar. Yıkık, dökük, zamana ve hoyratlığa inatla direnen eski Rum evlerinde solgun ışıklar yanıyordu, perdelerin ardında belli belirsiz. Köşede, eski kilisenin ötesinde bir grup belirdi. Ne yaptığını bilen, sokaklara hakim, kendine güvenli halleri ile benzemiyorlardı diğerlerine. Ellerinde dolu dolu poşetler ve daha başka eşyalar taşıyorlardı ağır ağır, hüzünle. Dertleri neydi o havada o saatte? Ortada yürüyen kara derilinin gözleri ışıl ı