Charles Bukowski

 


Bukowski yazarlarla buluşmaz, onlardan uzak durur. […] Birde ben yazarım diyenlerden nefret eder, hamam böcekleri gibi her yerde onlar vardır. Bunların yerine bir tesisatçı ya da balık tutan biriyle konuşmanın daha iyi olduğunu söyler. Bu tür yazarları fahişe olarak tanımlar. Amerika’da yaşayan en iyi yazar ona göre Salinger’dir, Salinger kendisi için yazdığını söyleyenlerden biridir, bunu kutsallık olarak tanımlar. […]

Bukowski çok satan kitaplara şüpheyle yaklaşır. Bu liste, edebiyat iktidarının merkezidir, sistem dışında durduğunu söyleyen biri olarak böylesi bir listeyi onaylamak o dönemin devlet başkanı Reagan’a oy vermek gibi bir şeydir. […]

Bukowski toplumsal hayata cepheden muhalifmiş gibi görünse, ortadan bir dil tutturduğunu söylese de aslında son derece köşeli biridir ama çıkışsızdır, son tahlilde her yönüyle mevcuda hizmet eder:

“Bütün ırmaklar yükselecek ama korkmayın her şey yerli yerinde, okullarda ellerinize cetveller vurulacak ve kurtlar mısırları kemirecek. […] İnsanlar sırf dövülmek adına dövülüyorlar; mahkeme salonlarında karar baştan bellidir, gerisi tiyatrodur, sorgulama sonrası ya yarım insansın ya da artık değilsin, devrim yanlısı olanlarınız var biliyorum ama isyan edip yeni hükümetinizi kurunca bir de bakarsınız sizin hükümetiniz yine eski babanızdır, yüzüne bir maske geçirmiştir sadece. Devrim kelimesi hoş geliyor kulağınıza değil mi? Ama hiç hoş değildir inanın bana. Devrim nedir söyleyeyim, kan, bağırsak ve delilik, yolunuza çıktıkları için ölen küçük çocuklar, olup bitenden habersiz yavrular, yanınızdaki orospunun, hatta karınızın gözünüzün önünde önce bıçaklanıp ırzına geçilmesi, bir zamanlar miki fare filmlerine gülebilen erkeklerin birbirlerine işkence etmeleridir.

Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sına katılmıyorum, hani kimseyi, şartlar ne olursa olsun öldürmemelisin meselesi, ama çok iyi düşünmek lazım, işin gülünç tarafı tek kurşun sıkmadan canımızı alıyorlar, para babalarının şişko oğlanları Beverley Hills'de on dört yaşında kızların ırzına geçerken ben de bir yerlerde asgari ücretle belimi kırıyordum, helada beş dakika fazla kaldığı için kovulan adamlar gördüm, anlatmak istemediğim çok şey gördüm, ama bir şeyi öldürmeden önce yerine daha iyisini koyabileceğinizden emin olun.”

Bazen tıpkı bir faşist gibi yalan söyler, demagoji de yapar, zaten üniversite yıllarında, İkinci Dünya Savaşında Hitler’in en parlak zamanında, Alman olmaktan kaynaklı olarak, faşistlerle birlikte bir çok toplantıya da katılmıştır, o döneminde faşizandır, üniversite hocalarının çoğunun liberal ya da solcu olmasına katlanamaz ama o dönemin faşistleri de ona güvenmez. İleri yaşlarında şöyle söyler:

“Devrimciler müzeleri de yakmak istiyorlar, ateşe vermek her şeyi çözümler sanıyorlar, yeterince hızlı koşamazlarsa anneannelerini de yakarlar onlar, sonra da su aranacaklar, ya da apandisit ameliyatı yapabilecek birini veya onlar uyurken gırtlaklarını kesiverecek olan gerçek delilerden kendilerini koruyacak birini arayacaklar.”  Sayfa (16-19)

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yaşar Kemal'in Sanat Anlayışı

Çolak Cahit ve Sivas Delikanlıları

Yaşar Kemal Romanının İzini Sürmek

Durakta Üç Kişi

Mustafa Kemal Atatürk

Son Gün

Yaşantının Gerçeğinden Yaratının Gerçeğine

İşkencecinin Resmi

Cinayetleri Gördük

NIKOLA TESLA