Sigmund Freud

 


[...] Hastalıkla, faşistlerle ve kendi sorunları ile boğuşurken Freud Amerika'daki ümitsiz bir anneden bir mektup alır, yazdığı yanıt Freud'un iç dünyasını, yardımseverliğini, ötekileştirilenlere bakışını vermesi açısından dikkat çekicidir, şöyle der:

“Mektubunuzdan oğlunuzun bir eşcinsel olduğunu anlıyorum. Onun hakkında bilgi verirken bu sözcüğe değinmemeniz çok dikkatimi çekti. Bundan neden kaçındığınızı sorabilir miyim? Elbette eşcinsellik bir kazanım değildir ama utanılacak bir şey, kötü bir alışkanlık ya da aşağılık bir durum da değildir, bir hastalık olarak da nitelendirilemez; onu, cinsel gelişimin belli bir biçimde kesintiye uğramasıyla ortaya çıkan, cinsel işlevin bir çeşidi olarak kabul ederiz. Eski ya da çağdaş dönemlerin çok saygın bireylerinden pek çoğu eşcinseldir, aralarında çok ünlüler de vardır, Platon, Michelangelo, Leonardo da Vinci gibi. Eşcinselliği bir suç gibi cezalandırmak yalnızca haksızlık değil, aynı zamanda acımasızlıktır. Bana inanmıyorsanız Havelock Ellis'in kitaplarını okuyun.” (Sayfa 190-191)

Freud, erkeklerle olan ilişkilerini sevgi ve nefret dönüşümünün etkilediğini söyler. Kadınlarla ilişkilerinde daha tutarlıdır, böylesi zikzaklar çizmez. Erkek cinsini evrenin efendisi olarak görmez, zaten onun doğasında kibir ve üstün olma gibi duygular yoktur. Böyle olsa da kadınların ana işlevlerinin erkeklerin rahatını sağlamak, onlara hizmet etmek gerektiğine inanır, ayrıca onlar yumuşak dişil tiptir, cinsel nesnelerdir. Kadınlar daha zayıf bir cins olsalar da erkeklerden daha üstün ve etik olarak daha soyludurlar, mektuplarında böyle yazar. Kadın ruhuna ilişkin olarak Marie Bonaparte’a şöyle söyler:

“Şimdiye kadar yanıtlanmamış ve kadın ruhuna yönelik otuz yıllık araştırmama karşın henüz benim de yanıtlamayı başaramadığım büyük bir soru var 'Kadınlar ne ister?'”

Elbette ki tüm kadınlar bir değildir, Freud’un hayatına giren entelektüel ve biraz da eril olan kadınlar da vardır. Bunlar az da olsa onda erotik duygu uyandırmaz, bunların seçkin kişiliklerine, ideallerine hayranlık duyar. Freud alışılmışın dışında tek eşli bir hayat sürer. Jones onun için şöyle yazar:

“İnsan doğal olarak, Freud'un kendi kişiliğindeki dışavurumlar ile bu eğilimi ilişkilendirmeye niyetlenir. Bilimsel disiplin ile felsefi kurgu, tutkulu sevgi itkisi ile olağanüstü büyüklükte cinsel bastırma, tüm yazılarında parlayan güçlü erkekliği ile dişil ihtiyaçları; her şeyi kendi başına yaratma arzusu ile başkaları tarafından teşvik edilmeye duyduğu özlem, bağımsızlık aşkı ile bağımlılık ihtiyacı arasında bir çekişme vardı. Ama böylesi düşünceler, basit çözümlerin çekiciliğine kapılma tehlikesini mutlaka taşırlar.” (Sayfa 230)


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yaşar Kemal'in Sanat Anlayışı

Çolak Cahit ve Sivas Delikanlıları

Yaşar Kemal Romanının İzini Sürmek

Durakta Üç Kişi

Mustafa Kemal Atatürk

Son Gün

Yaşantının Gerçeğinden Yaratının Gerçeğine

İşkencecinin Resmi

Cinayetleri Gördük

NIKOLA TESLA